İYİ Parti önderi Akşener, “İşi gücü bıraktı, her fırsatta, ‘Adayınız kim?’ diye soruyor. Sanki benim yerime kim gelecek’ diye, büyük bir merak içinde. Hatta bunun için, sandığa gömüleceğini bile bile, adaylığını bile açıkladı. Bölüm teslim heyecanıyla, geceleri uykularının kaçtığından eminim… Sayın Erdoğan; sen hiç merak etme. Senin yerine, özgürlük gelecek! Senin yerine, adalet gelecek! Senin yerine, demokrasi gelecek! Senin yerine, liyakat gelecek” diye konuştu.
İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener, partisinin TBMM’deki küme toplantısında konuştu.
Akşener’in konuşmasından satır başları:
*Geçtiğimiz hafta ülkemizin çeşitli bölgelerin sel felaketleri meydana geldi. Ziyan gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum.
*Dengesini bozduğumuz tabiatımızın, bize bir iletisi var. Yaşadığımız bu felaketlerle, bize fark ettirilmek istenen, bir gerçek var. 2 gün sonra, yani 17 Haziran günü, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Gayret Günü.
*İklim Krizi, tüm dünyayı, lakin bilhassa de, pozisyonu nedeniyle, ülkemizi derinden etkileyen, acil problemlerimizden biri…
*Ülkemizin içinde bulunduğu, Akdeniz Havzası, ‘Antropojenik’, yani insan eliyle meydana gelen, iklim değişikliğinin tesirleri nedeniyle, gitgide, daha da kuru bir bölge hâline geliyor.
*Türkiye maalesef, “su ezası çeken” bir ülke. Kuraklığa, arazi bozulmasına ve çölleşmeye karşı, son derece kırılganız. Yapılan değerlendirmelere nazaran, topraklarımızın yaklaşık yüzde 60’ı, çölleşmeye eğilimli.
*Yağış dağılımında, İklim Krizi nedeniyle gerçekleşeceği öngörülen değişimler, daha çok yağış olaylarına ve uzun müddetli kuraklıklara yol açarak, ülkemizin toprak erozyonuna karşı kırılganlığını, maalesef daha da arttıracak.
*Ayrıca, ısınma nedeniyle, göller ve akarsular üzere su kaynaklarımızdaki kayıpların, derin bir su krizine yol açması riskiyle de, karşı karşıyayız.
*Bu risk; artan maliyetlerden ötürü, toprağını boş bırakmak zorunda kalan, suya erişemeyen, ya da erişse bile, çok yüksek fiyatlarla erişen, çiftçilerimiz için, çok daha hayati…
*Biz, GÜZEL Parti olarak; ne ülkemizin, ne de milletimizin, yeni bir krizi daha kaldıramayacağının farkındayız.
*İşte o nedenle, buradan iktidar mensuplarına, açık bir davette bulunmak istiyorum: İklim Krizi problemi, iktidar-muhalefet sorunu değildir. Bu sorun, el ele, kol kola daima birlikte, Türkiye’nin geleceğini kurtarma sorunudur.
*Bu problem, bizden sonraki jenerasyonlara, yaşanabilir bir Türkiye bırakma sorunudur. Biz, ülkemizin için hayati değere sahip, İklim Krizi ile ilgili atacağınız, her türlü olumlu adımın yanında olacağız.
*Ama o adımı atmak, iktidar olarak sizin misyon ve sorumluluğunuzda. Gelin, iktidarınız devrinde, bir unsur vesile olun.
*Gelin, bu sefer, bir krizin sebebi değil, önleyicisi olun. Gelin, bir kere olsun, cennet tabiatımızı katleden değil, koruyan tarafta olun. Gelin, bu hayati yol ayrımında, milletimiz ve memleketimiz için, üzerinize düşeni yapın!
ANTALYA’DA ÖĞRENCİLERİN İNTİHARI
*Biliyorsunuz, Antalya’da, Akdeniz Üniversitesi’nin içerisinde bulunan, Elmalılı Hamdi Yazır KYK yurtlarında, yaklaşık 1 aydır, üst üste intihar hadiseleri yaşanıyor.
*3 evladımızın, KYK yurtlarında, 1 evladımızın da, öğrenci meskeninde intihar etmesi ,hepimizi derinden etkiledi. Öncelikle evlatlarımıza Aziz Allah’tan rahmet, kederli ailelerine de baş sıhhati diliyorum.
*Ülkemizdeki ağır ekonomik şartlar nedeniyle, yorulan, bunalan ve yıpranan gençlerimizin, barınma imkânını bile, sıkıntı buldukları yurtlarda, neler yaşadıklarını, bilmek zorundayız.
*Eğer ortada, Gençlerimizin hayatını baskılayan, Özgürlüklerini kısıtlayan, Onlara düşük kaliteli ve sıhhatsiz beslenme şartlarını dayatan kurallar varsa, bunu öğrenmek zorundayız.
*Öğrencilerimizin yaşadığı barınma sorunu; onları, dernek ve vakıflara ilişkin, özel yurtlara mecbur bırakırken ve Enes’in acısı, hâlâ yüreğimizdeyken, KYK yurtlarının da, başıboş idarelerin eline bırakılmasına, göz yumamayız.
*O nedenle, Elmalılı Hamdi Yazır yurtlarında yaşanan olayların, araştırılması, soruşturulması ve gerçeklerin, bir an evvel gün yüzüne çıkarılması için, hususun takipçisi olacağız.
“HÂLÂ ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR”
*Gençlerimizi çaresizliğe iten, karamsarlığa hapseden, yaşamaktan vazgeçiren sebeplerin peşini bırakmayacağız.
*Hatırlarsınız, ben bu kürsüden, tekraren Sayın Erdoğan’ın vicdanına seslendim. ‘Her hafta çocuklarımız ölüyor, her hafta gençlerimiz ölüyor, her hafta bayanlarımız ölüyor.
*Gel, iktidar ve muhalefet el ele verelim, bu ülkenin lügatından, bayan vefatlarını, genç vefatlarını silelim’ dedim.
*Ama aşikâr ki, Sayın Erdoğan’ın vicdanı, kapsama alanı dışında ve kendisine ulaşılamıyor. Zira bu hususta, tek bir somut adım atmıyor. Zira kürsü gösterileri peşinde koşup, hâlâ üç maymunu oynuyor…
“NEBATİ BAKAN YES FORMÜLÜ ÇIKARSA ŞAŞIRMAYIN”
*Nebati bakan bu başla GES’ten sonra milleti büsbütün denklemden çıkarıp yandaş ekosistemin tamamı paylaşabilsin diye YES yani Yandaş Endeksli Senet çıkarırsa şaşırmayın.
*Gelire Endeksli Senet’ten evvelki KKM’nin ülkemize maliyeti 220 milyar lirayı bulacak. Bu para bir çivi bile çakmadan Hazine’nin kasasından çıkacak.
*Bu para ile milletimize ve memleketimize çok daha yararlı işler yapılabilirdi. 220 milyar lirayla okullarda, sokaklarda, her yerde şahit olduğumuz çocuk yoksulluğu ve yoksulluk bitirilebilirdi.
Mesela devlet okullarında 11 milyon öğrencimize fiyatsız kahvaltı ve öğlen yemeği verilebilirdi.
*Yıllardır Hazine’de para yok diye görmezden gelinen kazanılmış hakları için çaba veren EYT’li arkadaşlarımızın hakları verilebilirdi. Tüm bunlar temelinde bir öncelik sıkıntısı.
*Ne var ki AK Parti iktidarının hiçbir programında öncelik milletimiz olmuyor. İktidarın altına imza attığı tüm yanlışlara karşın ülkemizi içinde bulunduğu bu çukurdan çıkarmaya geliyoruz.
*Memleketimizi kasıp kavuran derin yoksulluğun izleri her yerde hissediliyor. Konutuna ekmek bile götürmekte zorlandığı için ailesine mahcup hisseden babaların, önüne mahzurlar çıkartılan gençlerin, ay sonunu getiremeyen emeklilerin feryadı her yerden duyuluyor. Geçen hafta Sakarya’daydık. İnsanlarımız içine hapsedildikleri yoksulluktan kaygılıydı.
ASGARİ FİYAT AÇIKLAMASI: BİR AN EVVEL GÜNCELLEYİN
*Asgari fiyata rekor artırım yaptık diye böbürlenenler çabucak her esere neredeyse her gün gelen artırımlarla zerre ilgilenmiyor. Bugün tekrar iktidara seslenmek istiyorum.
*Asgari fiyatlı vatandaşlar konutuna ekmek götüremiyor. Bir an evvel taban fiyatı güncelleyin. Milletimizi ayın ortasına bile gelmeden eriyen maaşlar ile açlığa, çaresizliğe mahkum edemezsiniz.
*Kendi eş, dostunuzu ihya ederken bu milletin evlatlarını görmezden gelemezsiniz. Artık kabul edin, sizin bu aziz millete verecek hiçbir şey kalmadı. Artık yapılacak aşikâr. Getirin sandığı, millet karar versin.
*Türkiye sahipsiz değil, milletimiz de tahlilsiz değil. Madem yapamıyorsunuz o vakit daha fazla gölge etmeyeceksiniz. Siz yalnızca sandığı getireceksiniz sonra da muhalefet saflarında yerinizi alıp oturup izleyecek ve ders çıkaracaksınız. Bu kadar kolay.
*Bay Kriz’i Mevlana, kendini de Şems ilan eden, ihale zengini yandaş ile Katarlı ortağına peşkeş çekilen, bu stratejik kurumumuzla ilgili, ne nutuklar atılmıştı, hatırlıyor musunuz?
*Önce dendi ki, ‘Satmadık kiraladık’ Sonra satıldığı ortaya çıktı. Evvel dendi ki, ‘Fabrika değil, hurda yığını.’ Sonra dendi ki, ‘Obüsleri, tank paletlerini ve daha birçok silahı, bu fabrika üretiyor.’
*Son olarak da; ordumuzun bu stratejik tesisinin, peşkeş çekilmesini örtbas etmek için, bir diğer palavra daha uyduruldu. Dendi ki; ‘Karasu’da yeni bir fabrika kuruyoruz.
*Bölgede, 10 bin kişilik istihdam yaratıyoruz.’ Hatta, her zamanki üzere, şaşalı bir temel atma merasimi yapıldı. Yandaş medya da, günlerce yayın yaptı. Hal bu türlü olunca, ben de geçen hafta, Karasu’ya uğradım. ‘Milyarlarca dolarlık yatırım’ dedikleri fabrikaya gittim.
*Neler oluyor biliyor musunuz? Yatırım-matırım yok. Fabrika sökülüyor. Yanlış duymadınız, o şaşalı merasimlerin yapıldığı, ‘dev yatırım’ dedikleri fabrika, yerinden sökülüyor. İşte size, Bay Kriz’in, mangalda kül bırakmadığı, yerli ve ulusal yatırım anlayışı…”
*Yerli ve ulusal olmak, lafla olmaz. Yerli ve ulusal olmanın, kuralları vardır. Öncelikle, yerli ve ulusal olanı koruyup, kollayacaksın. Yerli ve ulusal olanı güçlendirmek için, tüm imkanları seferber edeceksin. Yerli ve ulusallık, bir siyasi slogan değil, bir anlayıştır.
*Öncelikle bu gerçeği göreceksin. Sahiden yerli ve milliysen; Milletine, doğruyu söyleyeceksin. Milletin parasını, aziz bileceksin. Çiftçinin yanında olacaksın. Ulusal sanayimizi koruyacaksın.
*Çiftçimizi, yabancı ülkelerin çiftçilerine, sanayicimizi de, yabancı ülkelerin sanayicilerine, ezdirmeyeceksin.
*Milli ve stratejik kurumlarımızı, yabancıya peşkeş çekmeyeceksin. Buğday ithal etmek yerine, buğday üretene dayanak vereceksin. Hayvan ithal etmek yerine, hayvancılığa teşvikler verip, üretimi artıracaksın.
YERLİ KAYNAK ÇIKIŞI
*Ne var ki, Sayın Erdoğan’ın yerli ve ulusallığı, yalnızca lafta. Kendisinin, son icraatlarından biri de ne biliyor musunuz?Yerli kaynaklarla elektrik üreten firmalarımızı, zora sokmak…
*Bu arkadaşımız o kadar yerli ve ulusal ki; İthal doğalgaz, ithal kömür, ithal LPG ile üretim yapan firmalardan, megavat saatini, 2750 liraya aldıkları elektriği, yerli kömür kullanarak üreten firmalardan, kaça alıyorlar biliyor musunuz? 1277 liraya alıyorlar.
*Yani yarısından bile daha az. Üstelik, yerli kömür kullanan firmalara, ağır cezalar kestikleri yetmezmiş üzere, maliyetleri yüzde 70 arttığı halde, fiyatlarına yalnızca yüzde 15 artırım yapıyorlar.
*2014 yılında çıkardıkları maddeyi imha edip, Türkiye’nin gücünü, ithal eserlere mahkûm ettiler. Yerli kömür ve kaynak kullanarak, üretim yapan santraller, teker teker kapanıyor.
“GERÇEKTEN İBRETLİK”
*Ortaya çıkan ziyana dayanmaları mümkün değil. İthal doğalgazı, kömürü, LPG’yi satan, yabancı ülkeler kazanıyor.
*O eserlerle üretim yapan firmalar da kazanıyor. Ulusal kaynaklarla üretim yapan sanayicimiz ise, her geçen gün kaybediyor. İşte size, kelamım ona, yerli ve ulusallığın kitabını yazan Bay Kriz’in gerçek yüzü… Sahiden ibretlik.
*İktidar tarafından kendisine reva görülen hayat kaidelerine karşı; milletimizin yürekli sesi; sokaklardan, dükkânlardan ve meydanlarda yankılanıyor. Lakin bir kesim daha var ki, onlar sesini hiç duyuramıyor.
*Onlar; içinde bulunduğu imkânsızlıklarla yaşamaya çalışıyor… Onlar; meskenini çekip çevirmek, çocuklarını yetiştirip büyütmek, her şeye karşın, hayatta kalmak için, çok şiddetli bir uğraş veriyor. Onlar; mesken bayanı kardeşlerimiz” dedi.
*Rutubet içindeki meskenlerde; Yaşanan gerçeklere, verilen hayatta kalma uğraşına, şahit oluyorum.
*Tüm zorluklara karşın, beni gülümseyerek karşılayıp, meskenlerine konuk eden, bayanların, gençlerin, çocukların, kederlerini ve taleplerini dinliyorum.
*Geçtiğimiz hafta da, Üsküdar’daydım. Orada gördüğüm, dinlediğim ve şahit olduğum acı kıssaları, Başta saraydaki rahat koltuklarında oturup, üst perdeden konuşanlar olmak üzere, sizlerle ve tüm Türkiye ile paylaşmak istiyorum.
*“Mesela; Eşi, bir okulda paklık vazifelisi olarak, minimum fiyatla çalışan, 3 çocuk sahibi bir anne diyor ki; ‘Önceden yıldan seneye gelen artırımlar; artık bırakın aydan aya olmayı, günden güne geliyor. Eşimin aldığı maaş aslında yol parasına gidiyor.
*1250 liraya, kirada oturuyoruz. Konutumuza hiçbir şey alamıyoruz. Bebeğimize, en ucuz bez hangisiyse, onu alıyoruz. Hatta, çok bez gitmesin diye, bebeğimin altını, sabahtan akşama kadar, hiç açmıyorum.
*Mesela; Eşi motor kazası geçirdiği için, 8 aydır işsiz olan, kayınvalidesinin ve annesinin, yardımlarıyla geçinen, 2 çocuklu bir anne diyor ki; ‘Kurban Bayramı’nda annem, Elazığ’dan 5 kilo kıyma, 5 kilo et gönderdi o kadar. Artık 1 poşet kıyma, 1 poşet etim kaldı.
*Kayınvalidem de, kendine 5 kilo pirinç alır; 1 kilosunu bana verir. 5 litre yağ alır; 2’sini bana verir.
*Çocuklarıma harçlık veremiyorum. En ucuz sayılan markette bile, süt 12-13 lira oldu. Biz ne yapalım, ne yiyelim?’
*Mesela; Bodrum katta, pencereden dışarının görünmediği, eşi inşaatta yövmiyeli personel olarak çalışan, 3 çocuk sahibi bir kardeşim diyor ki; ‘Hep makarna yiyoruz, bıktık artık. Şu anda meskende hiçbir şey yok, pazara gideceğim. Biz pazara, genelde akşam 6-7 üzere gidiyoruz.
*Kıvırcığın yapraklarını topluyoruz. Onu bile, parayla satıyorlar. Muz, olağanda 15 lira ise, 7 liraya siyah olanları alıyorum. Konutta çocuklara yemek bölüyorum, kendime koyamıyorum.
*Bizim sigortamız da yok. Sıhhat ocaklarındaki randevu sistemi kaldırılmalı. Gece oğlum ateşlendi.
*Sağlık ocağına gittim. Tabipler, ‘bakamayız çocuğunuza’ dediler. Çocuğum ateş içinde yanarken, hekim niçin muayene etmiyor?
DIŞ SİYASET SORUNLARI…
*Dış siyasette da derin bir krize sürükleniyoruz. Bay Kriz hangi mevzuda bilmişlik taslasa kriz çıkıyor. Haklı olduğumuz mevzularda da haksız pozisyona düşüyoruz.
Bağımsızlığı, gerçekçiliği, barışçılığı temel alan Atatürk’ümüzün dış siyaset vizyonundan iktidarın her fırsatta nefret kustuğu İsmet İnönü’nün ortaya koyduğu net tutumumuzdan bugünlere nasıl geldik biliyor musunuz?
*Cumhuriyetimizi bir kişinin şahsına indirgeyenler yüzünden geldik. Halbuki dış siyaset, bir ülkenin ön savunma çizgisidir. Lakin ne yazık ki AK Parti iktidarı iç siyasete materyal üretmek, ülke gündemini değiştirmek ve oy toplamaktan ibaret.
*Mesela Mısır ile aramız Erdoğan’ın Mursi’nin intikamını almak istemisiyle bozuldu. Mavi vatan savunmasında kendisini tek bir tarafı seçti ve başka ülkelerle karşı karşıya geldik.
*Sayın Erdoğan bir tarafı seçmekle kalmıyor, seçtikten sonra çıkıp bağırmaya başlıyor. ‘Ey’ diyor. ’15 Temmuz’u bunlar yaptırdı’ diyor.
*Her seferinde büyük gürültüler çıkartıp ondan sonra tüm bağırdıklarıyla ya kanka ya dost oluyor. Bu tek taraflı çok bağıran sonra da geri adım atan haller Türkiye’nin de başını öne eğiyor.
*Nitekim bugün Yunanistan ile yaşanan meselede aynısının olmasından kaygı ediyoruz. Sonuna kadar haklıyız lakin Erdoğan yüzünden haksız duruma düşmekten telaşlıyız.
ERDOĞAN’A ‘ADAYLIK’ YANITI
*”İşi gücü bıraktı, her fırsatta, ‘Adayınız kim?’ diye soruyor. Sanki benim yerime kim gelecek’ diye, büyük bir merak içinde. Hatta bunun için, sandığa gömüleceğini bile bile, adaylığını bile açıkladı. Evre teslim heyecanıyla, geceleri uykularının kaçtığından eminim…
*Sayın Erdoğan; sen hiç merak etme. Senin yerine, özgürlük gelecek! Senin yerine, adalet gelecek! Senin yerine, demokrasi gelecek! Senin yerine, liyakat gelecek!
*Senin yerine; huzur gelecek! Senin yerine, rahmet gelecek! Sen gönlünü ferah tut. Sen gideceksin, İstibdat bitecek! Sen gideceksin; hürriyet gelecek!
*Sen gideceksin; güçlendirilmiş Parlamenter Sistem gelecek! Sen gideceksin, millet tekrar iktidara gelecek! Şimdiden kemerlerini bağlasan düzgün edersin, zira ÂLÂ Parti iktidarına çok az kaldı!