Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Güney Kıbrıs Rum Kesimi işçi delegesinin Uluslararası Çalışma Konferansının 110. oturumundaki konuşmasında Ada’daki durumla ilgili sarf ettiği “Türk işgali” sözüne tepki gösterdi.
Atalay, Rum sendikacının mesnetsiz iddia ve sözlerine karşı, Uluslararası Çalışma Konferansında cevap hakkını kullandı. Ada’nın bölünmesinin 1974 yılından çok daha önce, anlaşmaların ihlal edilmesi, Kıbrıs Türklerinin ortak devlet organlarından ihraç edilmesi ve hatta evlerinden çıkartılmasıyla başladığını vurgulayan Atalay, şu ifadeleri kullandı:
“Bunun yanında, 1963’ten 1974’e kadar Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs Türküne karşı silahlı bir etnik temizlik kampanyası yürüttüğünü de hatırlatırım. Kıbrıslı Türkler bu dönemde aynı zamanda kendi anavatanları olan adanın yüzölçümünün yüzde üçüne tekabül eden kuşatma altındaki yerleşim bölgelerinde yaşamak zorunda kaldılar. 1964’te akan kanı durdurmak için adaya gönderilen BM barış gücü halen adadadır. Kıbrıs Rum temsilcilerinin, yanıltıcı sözleri adaya ilişkin hukuki ve tarihi gerçeklerle bağdaşmamaktadır. 50 yılı aşkın süredir Kıbrıs sorununun çözülememesinden muzdarip olan Kıbrıs Türk halkıdır. Ancak yerleşim planlarını reddetmenin ne yükü ne de sonuçlarıyla yüzleşmek isteyen Kıbrıslı Rumlar, çözüm bulunamadığından şikayet ediyor. Kıbrıslı Türklerin Annan Planı’nı 2004’te kabul ettiğini, Rumların ise reddettiğini asla unutmamak gerekir.”
“Kıbrıslı Türkler haksız tecride maruz kalmaya devam ediyor”
Atalay, Kıbrıs’taki sorunun temelinde Kıbrıs Rum tarafının Ada’nın ortak sahipleriyle güç ve refahı paylaşmak istememesinin yattığını belirterek, şöyle devam etti:
“Kıbrıs Rum kesimi, alakasız her uluslararası platformda Kıbrıs Türk tarafının yokluğundan yararlanarak, uluslararası toplumu Kıbrıs sorunu konusunda yanıltmak için her fırsatı kullanıyor. Uluslararası platformlarda temsil hakları Kıbrıslı Rumlarca reddedildiği için Kıbrıslı Türk işçi veya işveren örgütlerinin seslerini bugün burada duyamıyoruz. Çözüm için her türlü çabayı gösteren Kıbrıslı Türkler, insanlık dışı ve haksız tecride maruz kalmaya devam ediyor. Uluslararası toplumu, Kıbrıs Türklerine uygulanan hiçbir hukuki ve meşru dayanağı olmayan bu mesnetsiz kısıtlamalara son vermeye çağırıyoruz.”